CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu Ordu Valisi Seddar Yavuz'a ağır hakaret etti diye, CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun da tehditler savurdu diye haberler yaptık...

İnanın Ordu Valisi'nden daha çok hakarete uğradık!

Hakaretlerin adresi hiç şüphesiz sosyal medya. Vali'yi, yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Ordu'daki temsilcisini savunduk diye kimisi çıktı 'yandaş' dedi, kimisi 'yalaka' dedi, kimi 'yalancı' dedi, kimisi 'sahtekar' dedi. Üstelik bunlar sadece yazabildiklerim. Gerisini yazmaya edebim zaten müsade etmiyor. Vallahi CHP'li İmamoğlu'nun Vali Yavuz'a ettiği hakaretin aynını dahi ettiler!

Ben bir Ordulu olarak, Ordu'da yaşayan bir birey olarak sadece olması gerekeni yaptım. Üstelik, hiç kimse bana 'bunu haber yap' falan da demedi, baskı yapmadı. Olması gereken ne ise ben de onu yaptım. Bu yüzden biz gazetecilere bazen böyle çok acımasız yakıştırmalar yapılabiliyor. Biriyle ekrana çıkıyorsunuz on'cu diyorlar, öbürüyle çıkıyorsunuz şu'ncu diyorlar. Doğruyu doğru olduğu için savunursunuz, yalaka diyorlar. 

Diyorlar yani...

Örneğin Ordu'da Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Sayın Enver Yılmaz ile çeşitli yayınlar yaptım, hemen 'Enverci' dediler. AK Parti Genel Başkanvekili Sayın Numan Kurtulmuş ile çeşitli yayınlar yaptım, hemen 'Numancı' dediler. CHP Genel Başkan Yardımcısı Sayın Seyit Torun ile çeşitli yayınlar yaptım, hemen 'Seyitçi' dediler. 

Dediler yani! Varsın desinler, biz kendimizi ve ne yaptığımızı iyi biliyoruz. 

Bakın buradan açık açık da yazıyorum!

Aslen Ordu Valisi Seddar Yavuz beni pek sevmez, benden pek haz etmez. İnsanız neticede, anlıyorsunuz, algılıyorsunuz. 

Peki neden sevmez? Bilmiyorum! 

Belki bazı kirli zihniyetler, olur olmaz sözlerle hakkımda yalan yanlış bilgiler vermiştir.  Belki birileri yalan yanlış iftiralar atmıştır. Belki birileri yukarıda belirttiğim gibi 'şuncu' veya 'buncu' demiştir. Belki Ordu'nun eski valilerinden Sayın Ali Kaban, beni gerçekten hiç sevmez. O şimdiki Vali Bey'in kulağına bişeyler fısıldamıştır. Vali de insan, kanı ısınmamıştır, güven duymamıştır belki de o yüzden sevmez. Bilemiyorum yani. 

Ancak bizler gazeteciyiz, bizler televizyoncuyuz. Kendi adıma ben, 1994 yılından bugüne kadar sadece bu meslekle uğraşan, çalışan, ekmeğini kazanan, Allah şahidimdir bir lokma haram yememeye uğraşan bir gazeteciyim. Eğer ekrandaysam veya kalem elimdeyse benim için doğru doğrudur, yanlış da yanlıştır. 

Ancak tekrar söylüyorum...

Hiç kimse ama hiç kimse kendine böyle bir hakkı reva göremez. Kimse çıkıp devletin valisini tehdit edemez. Şimdi bakmayın bazı milletvekilleri konuşuyor, 'O vali var ya o vali' falan gibi cümlelerle. Bakmayın siz, sadece ve sadece dokunulmazlık zırhlarına güvendiklerinden böyle diyorlar. O kürk sırtlarından çıktığında adalet zaten kapılarını çalıyor.
   
Ancak ettiler! 

Hakaret de ettiler, tehdit de ettiler. Peki, devlet kendine reva görülen bu hakareti ve tehditi görmezden gelir mi? Elbette gelmez. Zaten adli makamlar soruşturmayı başlattı. Sonucu ne olur, ne olmaz bilmiyorum. Hukuk ne diyorsa o artık. 

Artık kim ne yaptıysa bedelini de öder!

Tıpkı bizim ödediğimiz gibi. Kalın sağlıcakla...