Teknoloji akıl almaz bir şekilde ilerliyor. Gün geçtikçe baş döndürücü bir hal alıyor.
‘’SOSYAL MEDYA’’ denilen uçsuz bucaksız sanal ağ hayatımızın tam ortasına yerleşti.
Başımızı kaldırıp hayata bakamaz hale geldik. Kimse kimseyle göz göze gelmiyor, yüzlerimiz o küçücük telefon ekranlarına gömülmüş durumda.
Gün geçtikçe samimi sohbetler azaldı, bir alo deyip hal hatır sormak azaldı, like lar yüzünden sahte kimlikler ortaya çıktı, insanların bilinçaltı ön plana çıktı, sosyal medya en yakınınızın bile ruhsal durumunu gözler önüne serdi.
Hepimiz gezdiğimiz yerlerin atmosferini koklamak yerine önce paylaşma derdindeyiz, gittiğimiz restaurantta yiyeceğimizin kokusuna-tadına bakmak yerine önce paylaşma derdindeyiz, kırk yılda bir okuduğumuz kitabın ya da yıllarca bitiremediğimiz kitabın bir sayfasını paylaşıyoruz (çok okuyormuşuzcasına) , takip ettiğimiz kişilerin ne yediğinden tutunda, nereye gittiğine, kimlerle olduğuna kendi hayatımızdan daha çok ilgileniyoruz. Hepimiz anı yaşamak yerine önce paylaşma derdindeyiz böylelikle de asıl hayatı kaçırıyoruz peki bu durum umurumuzda mı?
Yaşanmayan an’lardan oluşmaya başlayan ve devam eden hayatlarımıza bakıyoruz hepimiz belki de kim bilir…
İşin garibi herkes o kıymetli vaktinin sosyal medyada yanlış bir şekilde harcadığının farkında ama buna engel olamıyor. Bir veba gibi, bir virüs gibi etrafımızı hayatımızı sarmış durumda adeta sosyal medya bağımlılığı!
Sosyal medya yalnızlaştırıyor!
Bir başka ayrıntı ise o kadar çok sosyal medya araçlarına üyeyiz ki o kadar çok takipçimiz var ki, birçok arkadaş, birçok like ancak buna rağmen herkes çok YALNIZ!
Medeni durumu ne olursa olsun sanal mecralarda herkes BEKÂR! Sanal mecrada herkes lüks yaşıyor, kimse kendi kimliği ile tanışmıyor, olmasını hayal ettiği o bilinmeyen kimlikle kendini tanıtıyor ne yazık ki. Chat sitelerinde artışların meydana geldiği, kimsenin hiçbir şeyden mutlu olmadığı, hep her şeyin daha fazlasını istediği, insanları bile bir kalemde tanıyıp bir kalemde tükettikleri (engelledikleri) bir mecra sosyal medya. Buradan yola çıkarak genç nesili farkında olmadan yalnızlığa itiyor ve depresyona girmesine neden oluyor.
Bu durumda kişilik bozukluğu, davranış ve düşünce bozukluğu baş gösteriyor.
Sosyal medya da, dedikodu ve çekememezlikte hat safha da! Yüz yüzeyken söylemediğimiz tüm her şeyi sosyal medya üzerinden yazıp bir tıkla asıl kişisine (üzerine alınıyor zaten, o kendini biliyor) rahatlıkla söyleyebiliyoruz.
Nerede ne yaptığımız, ne yediğimiz içtiğimiz, ne satın aldığımız, ne yazıp çizdiğimiz çok yakından takip ediliyor bu sebeple iyi niyetle yazdığınız yazılar, iyi niyetle çektiğiniz videolar ya da fotoğrafları paylaşırken takipçileriniz arasından düşmanlarınızın pusuda yattığını ya da ekranın öteki tarafında kimler kimler olduğunu sakın unutmayın!
Sosyal medya yaşamımıza girdi evet, pekte çıkacak gibi durmuyor. Gelişimden uzak kalmamanız ve sosyal medyayı doğru, aynı zamanda kontrollü kullanmanız dileğiyle…