Ordu'da yaşayan ne demek istediğimi iyi anlar.

Hedef göstermeye gerek yok.

Ordu'ya ne yapılırsa yapılsın, hep aynı lobinin kurbanı oldu. 

Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay zamanında Ordu'ya Devlet Tiyatroları ve Kültür Sanat Merkezi yapıldı. Demiştik ki; büyük dediğiniz salon aslında küçük. Bunlar evladiyelik yatırımlar. Bir kez yapılır, yıllarca kalır. Gelin şu salonu 2-3 bin kişilik yapın dedik.

Tiyatrolar olur, konserler olur, uluslararası kongrelere ev sahipliği yapar, ama yok! Aynı lobinin insanları araya girdi, Ordu'da o kadar insan mı var dediler. Komik değil mi? Evet cidden çok komik, ama dediler. 

Peki sonuç? 

O lobinin dediği oldu.

Ordu'ya olimpik yüzme havuzu yapıldı. Dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı bugünkü Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Dr.Mehmet Hilmi Güler'in katkısı büyük şüphesiz. 

Dedik ki; 'Efendim olimpik yüzme havuzu böyle olmaz. Bunun standartları farklıdır. Bu evladiyelik bir yatırım. Bir kez yapılıyor. Sadece adı olimpik olmasın, tam ve eksiksiz bir olimpik yüzme havuzu olsun' dedik.

Aynı lobinin insanları araya girdi, bizzat bana 'Sen hiç hayatında olimpik yüzme havuzu gördün mü?' dediler. Çocukluğum ve gençliğimin olimpik yüzme havuzlarında geçtiğini bilmeyen bu zihniyet, böylesi komik bir soru sordu. 

Komik değil mi? Evet cidden çok komik, ama dediler. 

Peki sonuç? 

O lobinin dediği oldu.

Şimdi o havuz, atıl bir vaziyette olduğu gibi duruyor.

Durugöl Spor Kompleksi'ndeki kapalı spor salonu yeni yapılıyor. İşte şu kadar kişilik, bu kadar kişilik falan filan diye hava attılar. Bilip bilmeden konuştular.

Dedik ki; 'Efendim, bu spor salonu Ordu için bugün de, yarın da büyük ihtiyaç. Bu salon sadece yan tribünlerden ibaret olmasın. Pota arkası tribünleri de olsun. Seyirci kapasitesi yüksek olsun. Sporcular için yeraltı giriş çıkışları olsun. Bakın Ankara Spor Salonu var, 13 bin kişilik. Antalya Spor Salonu var 10 bin kişilik. Sinan Erdem Spor Salonu var 22 bin kişilik. Ülker Spor ve Etkinlik Salonu var 14 bin kişilik. Konya'da Karatay Kongre ve Spor Merkezi var 10 bin kişilik. Samsun ve Trabzon'daki salonlar da 7 bin 500'er kişilik. En azından Ordu'ya yapılacak olan salon da en az 10-12 bin kişilik, dört bir yanı tribünlerle çevrili olsun. Uluslararası ve ulusal müsabakalara da ev sahipliği yapsın' dedik.  

Ordu'da o kadar insan salona mı gelir dediler?

Komik değil mi? Evet cidden çok komik, ama dediler. 

Peki sonuç? 

Yine o lobinin dediği oldu.

Oysa ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan dahi o  spor salonunun küçüklüğünü eleştirmiş, Ordu'ya daha büyüğünü yapın talimatı vermişti. O talimatı gün bugün oldu, hala daha kimse ciddiye almadı.

Karadeniz Sahil Yolu'nun Altınordu şehiriçi geçiş yolu yeni yapılıyor. O gün yine dedik ki; Efendim, bu yol sadece Altınordu veya Ordu sahil yolu değil. Bu yolu o kadar küçümsemeyin. Bu yol, aynı zamanda Türkiye'nin en doğuya, hatta Gürcistan'a, Batum'a, Azerbaycan'a, Rusya'ya geçiş yolu da olacak. Gelin bu karayolunu çift geliş-gidiş değil de, üç geliş üç gidiş şeklinde genişçe yapın. Bu yol bir kez yapılacak, evladiyelik olacak. Göreceksiniz 10 yıl sonra bu yol bu trafik yükünü taşımayacak' dedik.

'Ordu'da o kadar araba mı var?' dediler.

Komik değil mi? Evet cidden çok komik, ama dediler. 

Peki sonuç? 

Yine o lobinin dediği oldu.

Karadeniz Sahil Yolu'nun Kumbaşı Mahallesi-Gülyalı arasındaki kesim, bugün trafik yükünü kaldıramıyor. Ağır geliyor. An eliyor, artık Belediye Kavşağı'ndan yeni Valilik binasına 45 dakikada gidebiliyoruz.

Gün geldi bugün yerlerde sürünen efsane Orduspor, 26 yıl aradan sonra 1. Lig'de play-off final maçında Gaziantep Büyükşehir Belediyespor'u 1-0 yendi, Spor Toto Süper Lig'e yükseldi. Dönemin Orduspor Kulüp Başkanı Nedim Türkmen, seveni vardır sevmeyeni vardır. Ancak, Orduspor Kulüp Başkanlığı'na aday olduğunda Orduspor'u Süper Lig'e çıkarma sözü vermişti. Vallahi sözünü tuttu. Orduspor, Nedim Türkmen yönetiminde 26 yıl sonra Süper Lig ile tanıştı.

Türkiye yıkılıyor. Öyle isimler geliyor ki, Orduspor'a. Yer gök Orduspor ve Nedim Türkmen'i konuşuyor. Gün geldi, maalesef yine aynı lobi devreye girdi. Provokatörler mi istersiniz, hainler mi dersiniz, tuzağa çekenler mi dersiniz, ne derseniz deyin. Dedik ki, 'Efendim, falancı ismi bu çatı altına sokmayın. Zaten istemiyorlar bizi, yazık olur. Yapmayın' dedik. 

'Siz ne anlarsınız' dediler 'Sizi patronlarımıza şikayet ederiz' dediler. Ettiler de.

Komik değil mi? Evet cidden çok komik, ama dediler. 

Peki sonuç? 

Yine o lobinin dediği oldu.

Koskoca efsane Orduspor akreplere, çıyanlara, yengeçlere, yılanlara teslim edildi. Bugün amatör ligde. 

Ordu Üniversitesi. Hayaldi. Olmaz denileni yaptı Cumhurbaşkanı Erdoğan. Ordulular kendilerine minnetkar kaldı. Bakın bugün ODÜ Tıp Fakültesi, KTÜ'yle Ondokuz Mayıs ile yarışıyor. Ah bir de bir delikanlı milletvekili çıkıp da, Ordu Şehir Hastanesi açılsın, Devlet Hastanesi eski binasını da ODÜ Tıp Fakültesi'ne Eğitim Araştırma Hastanesi olarak veriyoruz dese keşke!

Ordu Üniversitesi'nin bugünlere gelmesinde hiç şüphesiz kurucu Rektör Prof.Dr.Haluk Kefelioğlu hocamızın emeği çok ama çok büyük. Zaten O'nun yaptıklarıyla da sınırlı kaldı. Dedik ki; 'Efendim. Ordu Üniversitesi'nin kurulması bu şehir için hayati önem taşıyor. Bakın hangi fakülteler gelecek onlar tartışılıyor. Hukuk Fakültesi olsun, Mimarlık Fakültesi olsun, Mühendislik Fakültesi olsun, İletişim Fakültesi, Tıp Fakültesi, Su Bilimleri Fakültesi, İlahiyat da olsun, Siyasal Bilgiler Fakültesi de olsun' dedik. 

Bir tarafınızda Samsun, diğer tarafınızda Trabzon var. Yok olmadı Ankara İstanbul'a da isterseniz buraya taşıyalım dediler. 

Komik değil mi? Evet cidden çok komik, ama dediler. 

Peki sonuç? 

Yine o lobinin dediği oldu.

19 Eylül Stadyumu, şehrin tam göbeğinde kaldığından ne enine, ne boyuna hiçbir ekleme yapılamıyor. Büyütülemiyor. Gündeme Yeni Ordu Stadyumu geldi. Dönemin Gençlik ve Spor Bakanı müjdeyi verdi. Ordu'ya yeni stadyum yapacağız. Dedik ki; 'Efendim. Madem Ordu'ya böyle bir fırsat verildi. Gelin bu stadyumu hem ulusal, hem de uluslararası müsabakalara da gönül rahatlığıyla ev sahibi yapacak şekilde olsun. Öyle 10 bin 12 bin kişilik değil. Bakın Samsun'un stadyumu 34 bin, Trabzon'un stadyumu 41 bin kişilik. Bu evladiyelik bir yatırım. Gelecek yılları da göz önüne alalım, bu stadyumu 40-45 bin kişilik yapalım da, Karadeniz'in gözbebeği olsun' dedik.

Hemen o malum lobi yine devreye girdi! '45 bin kişiyi bu şehir kaldırmaz. Yarısı kadar araba gelse nereye sığdıracağız' dediler.

Komik değil mi? Evet cidden çok komik, ama dediler. 

Peki sonuç? 

Yine o lobinin dediği oldu. 

Bugünkü hali 16 bin 700 kişilik.

Gelelim Ordu-Giresun Havalimanı'na...

Daha adı duyulduğunda o malum lobi ortalığı ayağa kaldırmıştı. Efendim ne gerek varmış? Samsun'da da varmış 1,5 saatmiş Ordu'ya. Trabzon'da da varmış 2,5 saatmiş Ordu'ya. İstanbul'da bile Sabiha Gökçen'de inseniz en az 45 dakika, 1,5-2 saat yol gidenler var demişlerdi.

Yalan yok. Ordu ve Giresun için ancak düşten ibaret bir projeydi. Sağolsun, varolsun. Cumhurbaşkanı Erdoğan söz verdi, tuttu sözünü. Rüya gerçek oldu. Dünya'nın, Avrupa'nın ve Türkiye'nin sayılı havalimanları arasına girdi. 

Bugün bakıyoruz. Yolcu kapasitesi yıllık 3 milyon. Arkadaş, kapasite aşılacak neredeyse. Samsun-Trabzon'u da geçecek. Hemen malum lobi devreye girdi. 

ILS CAT I/VOR/NDB sistemini Trabzon istikametine kurdular. Neymiş? Boztepe engel oluyormuş! Localizer Only sistemini diğer tarafa kurdular. 

Sonra ufak ufak hissettirmeden önce sefer sayılarını düşürdüler.

Sonra taksi yolu diye 3 bin metre uzunluğundaki pist boyunu Ordu yönünden kısaltılarak 2 bin 200 metreye düşürdüler. Sonra şu bu diye 10-12 gün kapattılar. Bugün de 50 gün kapatıyorlar. 

Düşünün, 50 gün! Seferler nereye kayacak? Samsun'a, Trabzon'a, Rize'ye. Ordu ve Giresun'un yolcuları ne olacak? Herkes başının çaresine baksın. 

Yolcu rekorları kırmış! Uçuş rekorları kırmış. Kırmaya da devam ediyor. Malum lobi devrede! Aslında 20-25 günde biter, ama biz 50 gün kapatalım dediler. 

Aslında ellerinden gelse, komple kapattıracaklar da! 

Bu kadar işte.

Uzun lafın kısası. Ordu-Giresunlular karşılama oynar gibi birbirleriyle kavga edeceğine, malum lobiye yüz çevirip şu meselelerin üstesinden gelseler ya? 

Bu şehirler için fena mı olur?