Bu defa başlık bu oldu.
Ordu basını eskiden soru sorardı.
Ordu basını; çok değil bundan 15-20 sene öncesine kadar hem yerel, hem de ulusal ve uluslararası konulara son derece hakim, gündemi dakikası dakikasına, saati saatine takip eden bir kitleden oluşuyordu.
Değil Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Cumhurbaşkanı veya herhangi bir bakanı. Ordu'ya ABD Başkanı dahi gelse o bilgi, birikim ve tecrübe devreye girer, ana gündem belirlenir ve sorular önceden çoktan hazır edilirdi. Üstelik sadece hazır edilen sorular değil, sonrasındaki açıklamalardan da anlık özel sorular oluşturulur, sorulurdu.
Yani bugünkü gibi 'sessiz' değildi.
Gerçekten ne yaptığını ve yapacağını bilen bir kitleydi. Soru da sorardı, takibini de yapardı.
Her ne kadar medya patronları kendileri açısından sadece bir 'güç' olarak görseler de, Ordu basını gerçekten bu alanda çalışan, görev yapan, geçimini sadece bu mesleğinden sağlayan isimlerden oluşurdu. Mesleki kurallar çerçevesinde sorusunu da sorar, cevabını da arar, aldığı cevabın da sonuna kadar takipçisi olur, eksiği varsa eksik demesini, eğer tamsa da Ordu halkı adına teşekkür etmesini bilen bir kitleydi.
Ha o gün vardı da, bugün o kitle yok mu?
Elbette var.
Ordu'da halen bu görevi yürüten arkadaşlarımız, meslektaşlarımız bunu asla yanlış anlamasın, şahsi algılamasın. Tabiki her biri çok değerli, çok kıymetli isimler.
Ordu; bundan 15-20 sene öncesinde hem yerel gazeteleri, hem yerel radyo ve televizyonlarıyla, hem de tüm bu kuruluşlardaki yüzlerce çalışan sayısıyla Türkiye'nin önde gelen illerinden biriydi. Parmakla gösteriliyordu.
Her bir çalışan isim, gerçek anlamda 'özel haber' üretme derdindeydi. Ana gündemleri her zaman Ordu ve Ordululardı.
Peki bugün böyle mi? Hayır...
Mevcut çalışan meslektaşlarımız, işte sırf bu yüzden kendilerince de bir özeleştiri yapmalılar. Çünkü iki yerel televizyonumuz var. İkisinin de ana haber bültenleri, ulusal ve uluslararası ana haber bültenleriyle neredeyse aynı.
İlk haberleri hep ulusal başlıklar, ulusal isimler.
Yerelden eser yok!
Yerel gazeteler de öyle. Manşetler dahi hepsi bülten haberleri.
Peki neden?
Çünkü hazırcılık var. Ajans haberleriyle dolu ana haber bültenleri. İlk haberler hep Cumhurbaşkanı veya Meclis Başkanı haberleri. Zaten günboyu tüm ulusal televizyon haberlerinde bu isimler dönüyor.
Peki yerel televizyonun gündeminde ne işi var?
Onların gündemleri yerel değil ki!
Bugün Ordu'da veya Altınordu'da basit bir trafik kazası oluyor. Bakıyorum, yerel televizyonlarda görüntü bile ajans logolu görüntü. Ajansın Ordu muhabiri ne yazdıysa o okunuyor, ne çektiyse o gösteriliyor, ne bilgi verdiyse o paylaşılıyor.
Hal böyle olunca ne bir haber üretme, ne o haberden ayrı özel bir haber çıkarabilme çabası da oluşmuyor. Muhabir ve kameraman her ne olduysa olay yerine bizzat gidip kendi görüntülerini, fotoğraflarını kendisi çekmez, o bilgileri kendi imkanlarıyla toplamaz, notlarını tutmaz, o kazanın sebebi, araçların plakalarını, araç içerisindekilerin isimleri, olayın oluş şeklini vesairesini kendisi öğrenmez, o tuttuğu notlardan özel bir haber çıkarmazsa, Ordu basını haber de üretemez, soru da soramaz, sorduğu soruya cevap da alamaz, aldığı cevabın takibini de yapamaz.
Gelelim başa.
Nereden bu konuya geldik?
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Siyasi İşler Başkanı Enver Yılmaz'ın bir açıklamasından ötürü geldik. Sayın Yılmaz, parti binasında düzenlediği basın toplantısında açıklamalarını tamamladı, sözlerini bitirdi, ardından salon derin bir sessizliğe gömüldü. Fotoğraftan gördüğüm kadarıyla sadece kürsüde bile 9 tane ayrı mikrofon vardı.
Çıt ses çıkmadı ve haliyle sonrasında bu söz söylendi:
"Ordu basını eskiden soru sorardı"
Evet...
Ordu basını eskiden soru sorardı. Gazeteciler gerçek gazeteciliği, televizyoncular gerçek televizyonculuğunu yapardı Sayın Yılmaz.
Ancak kusura bakmayın. Hatta kusuru biraz da kendinizde arayın diyeceğim. Eskiden soru soran, sorduğu soruya cevap arayan, aldığı cevabın da takibini yapanları sırf bu işi yapıyor diye elbirliğiyle lütfen şahsi olarak algılamayın; ama siz yok etmediniz mi?
Buyrun. Bugün tam da isteğiniz gibi bir Ordu basını var işte. Ne güzel! Siz ne derseniz onu yazıyor; siz ne söylerseniz sadece onu gösteriyor.
Ordu basınında son durum, tam olarak da bu...