Semavi (gökten inen) dinlerin sonuncusu olan İslamiyetin şartını beşe bağlayanlar yanılıyor. Namaz kılmak, Oruç tutmak, Hacca gitmek ve Zekat vermekle Müslüman olunmaz. İnsan hakkı yiyen kişi Müslüman olamaz. Kuran ile Allah, "insan hakkı ile bana gelmeyin" diyor. Demek ki Müslüman olmanın temel şartı "insan hak ve özgürlüklerine saygılı" olmaktır.
Allah'ı inkar eden kişi de Müslüman olamaz. Allah'a inanan ve "insan hak ve özgürlüklerine saygılı kişi" her türlü ritüelden arı olarak Müslümandır.
Neden İslamiyet 5 şarta bağlandı?
Emeviler büyük günah işlediler. Hz. Peygamber'in torunu Hasan'ı zehirlettiler. Hüseyin ve ailesini Kerbelada katlettiler. Halife olmasınlar diye Hz. Peygamber'in soyunu tükettiler. Yetmedi, Halife Abdullah'ı öldürmek için Medine'yi işgal edip yağmaladılar. 900 sahabeyi katlettiler. Kadınlara tecavüz ettiler. Arapların "Harre Olayı" dedikleri yüz kızartıcı bir durum ortaya çıktı. Harre Olayı nedeniyle, Medine halkı, kızlarının bekaretini garanti edemedi.
Emeviler islamiyete büyük zarar verdiler. Kabe'yi iki kere yaktılar. Fil Suresi'ndeki "ebabil kuşları" nerede diye Araplar kendi aralarında tartışmaya başladı. İslamiyet büyük yara aldı. Büyük günahı örtmek gerekiyordu. Emevi iktidarını korumak üzere "Saltanatçı Akım" ortaya çıktı. Saltanatçı Akımın temel düşüncesi "Emevi İktidarını" korumak ve meşrulaştırmak idi. Saltanatçı Akım, Müslümanlığı şekil şartına indirmek suretiyle, gerçek Müslüman olma şartlarını gizledi. Tabiatıyla iman ön şart olacak, ama zekatın yani malından 40'da bir vereceksin kuralının Kuran'da yeri yok.
Zekat, Hz. Ebubekir döneminde ortaya çıktı. Zira, Hz. Peygamber öldükten sonra Araplar "mallarından infak" etmiyordu. Hz. Ebubekir, infak işini uygulamak istedi. Araplar sözle yola gelmeyince Ordu kurdu, kafa kesti. Baktı ki "arap ihtiyaçtan fazlasını" vermiyor. 40'ta bir kuralını getirdi. Böylece zekat usuli şart olarak Müslümanlığa girdi.
Saltanatçılar Halife Ebubekir kuralı olan 40'ta biri aynen şart olarak benimsediler. Zira devletin paraya ihtiyacı vardı. Müslümanlar Cuma günleri bir araya geliyor, ihtiyacı olanları tespit edip yardım ediyorlardı. Gelmişken iki rekat namaz kılıyorlardı. Emevi döneminde, isyanlar Cuma günü başlıyordu. İsyanlara mani olmak için Saltanatçı Akım "Cuma Namazını" gelip camide, imam refakatinde kılacaksın. İtiraz yok. Devleti tartışmak yok. İmam devletin ücretli memuru olacak. Devleti savunacak. Namazı kıldıktan sonra, dağılacaksın.
En büyük günah ücretli imam düzeni ile işlenmeye başlandı. Zira Kuran "sizden ücret almayanların arkasında durun" diyor. Ücret ile namaz kıldırmayı yasaklıyor. Böylece saltanatçılar "ücretli imam" ve Cami düzenini kurdular. Kafa kesen, insan hakkı yiyenler namaz kılıyor ise Müslüman sayılmaya başlandı. Kabul gördüğü anlaşılınca Müslüman olmak, Ritüel (usul) şartını yerine getirmeye dönüştü. Saltanatçılar, başka ritüelleri de uydurmak suretiyle İslamiyet'in gerçek kimliğinden uzaklaştılar. Bunların başında Kurban ve Kandil geliyor.
Saltanatçılar Kandil günleri icat etti. Her Kandil için farklı bir zaman dilimi uyduruldu. Halbuki Kuran'da, sadece "Kadir Gecesi" kutsal sayılıyor. Emevi döneminde, saltanatçıların devleti koruma amacıyla uydurdukları düzen bozulmadı. Daha sonra gelen Abbasi, Selçuklu ve Osmanlı yöneticilerinin de işine geldi. Zira düzen, eksiksiz işliyordu. Bu günkü yönetimin destekçileri de imamlardır. Zira imamlar , öğretmenden daha çok maaş alıyor. Aldıkları maaş haram. İmamların arkasında kılınan namaz geçersiz. Zira, Kuran "ücretle namaz kıldırmayı" yasaklıyor. Kuranı tam kavrayanlar görecektir ki, dört şartı yerine getiren kişi Müslümandır:
-Birincisi "her şeyin kurucusu ve egemeni Allaha iman" etmek,
-ikincisi "insan hak ve özgürlüklerine saygılı" olmak.
-Üçüncüsü, insanlara yararlı mal ve hizmet üretmek amacıyla çalışmak.
-Dördüncüsü, Allah'ın bize bahşettiği "aklı" kullanmaktır. (Yazarın sosyal medya hesabından alınmıştır)