Tarımsal üretim aşamasında, üretimin egemen unsuru TOPRAK'dır. Toprak taşınmaz karakterlidir. Ekonomi politikaları, toprağın  taşınmaz karakterini esas alarak yapılabilir.
  
Sanayi üretim aşamasına gelince, SERVET ve SERMAYE taşınır hale gelir. Tasarruflar döviz olarak tutuluyor. Sermaye döviz olarak bir ülkeden başka ülkeye taşınabiliyor. 

Sanayi üretim aşamasında, tarımsal üretim aşamasındaki ekonomi politikaları uygulanamıyor. Sanayi toplumunda para politikalarının temelini para miktarı ve faiz oluşturuyor. 
Tarım toplumunda, faizin işlevi, tüketim amacıyla borç alınmasından dolayı kötü sonuçlar getiriyordu.  Sanayi toplumunda ise faizin işlevi tamamen değişiyor.
 
Sanayi toplumunda, servet ve sermaye mobil olduğu için, faiz, bölgeler ya da ülkeler arası sermaye akımına neden oluyor.  Sanayi toplumuna faiz, yatırım tercihlerinde ölçü görevi üstleniyor. Faiz israfı  önlüyor. Tasarrufu artırıyor. Stok maliyetleri yüzünden stokçuluğu ve karaborsayı önlüyor. 
Sanayi toplumunda, tasarrufu kontrol etmek amacıyla uygulanan  para politikaları, tamamen faiz üzerine kurgulandı. Sanayi üretim aşamasına geçmekte olan  toplumlar, bu gerçeği fark edemediler. Faizi, tarımsal üretim aşamasındaki gibi algılıyor. Ülkemiz yeni sanayileştiği için, tarımsal üretim aşamasındaki faiz algısı devam ediyor. Halbuki sanayi toplumunda, faiz olmadan para politikası uygulanamıyor. Tasarruflar kontrolde tutulamıyor.
Hükümet, tarımsal üretim aşamasındaki faiz algının adeta esiri olmuş durumda. Faiz denildiği zaman, suçlayıcı tavrından vaz geçmiyor. Nas diyebiliyor.  Siyasi otorite, faiz algısı yüzünden, döviz garantili mevduat sistemine geçti. Mevduat sahibine, elde ettiği faiz ile kur arasındaki fark garanti ediliyor. Bu garanti, ekonomik anlamda faizden başka bir şey değildir. 

Dövize endeksli mevduat uygulaması, Turgut Özal döneminde de gündeme  gelmişti. Uzmanlar, kur artışından gelen farkın çok büyük olacağını hesap ettiler. Hazinenin bu kadar büyük külfeti kaldıramayacağı anlaşıldı. Gündem dışı bırakıldı. Aradan, 35 yıl geçti, Hükümet riskli politikayı bu günden itibaren uyguluyor. Risk, mevduatın büyüklüğünden geliyor. Bankalarda 1,9 trilyon  lira tutarında Türk Lirası mevduat mevcut. Bu günden itibaren,  1,9 trilyon  lira tutarındaki mevduat döviz garantili yapı kazanacak. Mevduat faizi ile kurdan gelen fark, yüzde 20 olsa, Hazineye getireceği yük 380 milyar liradır ki, kur farkının daha yüksek rakamlara ulaşması mümkün. Zira, ülkenin dış borcu var ve  cari açık veriyor. Cari açık ve borç faizleri ile ana para ödemeleri,  döviz talebinin arzı aşmasına neden oluyor, kurlar artıyor.

2022 yılı bütçesi, 275 milyar lira açık ile bağlandı. Bütçe açığı ile birlikte kur garantili mevduattan gelen yükü Hazine karşılayamaz. Halbuki, sorunun çözümü çok basit idi. Politika faizini, piyasa faizine eşitlemek yeterliydi. Ki bu uygulama, devlete külfet de getirmiyor. (Yazarın sosyal medya hesabından alınmıştır)