Torunum tıp okuyor. Son zamanlarda dikkatimi çekti. Yeme-içme şekli değişti. Emrehan ne oluyor diye sordum?
"Dede, haftada bir kereden fazla balık yeme" diye söze başladı. "Karadenizliyiz, balık yemeden olur mu" soruma. "Dede denizler çok kirlendi. Balık; kadmiyum, bakır, kurşun ve diğer ağır metalleri içeriyor, Bu metaller insanaları zehirliyor" cevabı beni tedirgin etti.
Baktım ekmek de yemiyor. Nedenini sordum.
"Dede bunlar ekmek değil. Beyazlatıcı kimyasal maddeler kullanıyorlar. Ekmek mayaları sağlıklı değil. Ekmeği büyük göstermek için kimyasal katıyorlar. Siyah ekmek havası vermek için boya katıyorlar...."
Emerehan kola ve diğer gazlı içecekleri de içmiyor. Neden içmediğini sordum. Kısaca "NBŞ" dedi.
NBŞ'yi biliyorum. Cargill adlı Amerikan şirketinin ürettiği, zehir saçan "Nişasta Bazlı Şeker" konusunda daha önceden inceleme yapmış ve makale de yazmıştım. Aman ha, siz siz olun çocuklarınıza NBŞ'li gazlı içecek içirmeyin. Yoksa onların geleceklerini hastaneye mahkum edersiniz.
NBŞ sadece gazlı içeceklerde yok. Hamurlu tatlılarda, pasta ve kekler ile bisküvilerde kullanılıyor. Bu gibi maddeleri yemek, insanların sağlığını bozuyor. Hükümet adamları "nasıl olur da halk sağlığını bozan üretime izin veriyor" anlaşılır gibi değil.
Sayfa arkadaşım Sn. D.Ali Akinet, bir lokantacının anılarını pyalaşmış. Ülkede "gıda sektöründe dönen felaketi" anlatıyor.
Her türlü yiyeceğin aroması varmış. Patates püresine peynir aroması koyup kaşar diye satıyorlarmış. Hazır kıymalar "tavuk eti ve kemikleri ile derisinden yapılıyor, içine et aroması" konuluyormuş. Yaban domuzu, et diye pazarlanıyormuş. Kahvelere "köpük artırıcı" kimyasal katılıyormuş. Ekmeğe kimyasal ekleniyormuş. Sektörde sahte gıdadan geçilmiyormuş.
Amerika'da uzun yıllar yaşadım. Satın aldığınız her gıdanın üzerinde içeriği yazıyor. İçeriğinden farklı bir madde çıktığı zaman, satıcıyı yüksek tazminatlar ve müebbet hapis cezası bekliyor.
Bizde ise halk sağlığını bozanlar, elleri kolları serbest dolaşıyor.
Hükümet adamlarına görev düşüyor.