Dolar basan bankerler "para politikası" ile ekonomik kriz yaratırlar. Tarihte gerçekleşmiş önemli iki örneği açıklamak istiyorum.
1920'li yıllarda Amerika'da sanayi sermayesi çok gelişmiş idi. Yüksek oranda kar ediyorlardı. Sabit kıymetlerine göre döner sermayeleri artıyordu. Bu olanak, onları bankerlerin egemenliğinden kurtarıyordu. Dolar basan bankerler, 1929 ekonomik krizini organize ettiler. Bu krizin para krizi olduğunu monotersit Friedman ispat etmiştir. Bankerler piyasaya daha az dolar sürerek "deflasyon" yarattılar.
Deflasyon nedeniyle 1929 Krizi meydana geldi. Kriz yüzünden şirketler battı. Bankerler, iflas eden şirketleri ucuz fiyata satın aldılar. 1929 krizi sayesinde, dolar basan bankerler, hem finans kapitalin hem de sanayi kapitalin sahibi oldular.
2008 krizini de "dolar basan bankerler" yarattı. Ortakları Lehman Broters adlı banka kanalıyla, yüksek faizli Amerikan Mortgage belgelerini Avrupa bankalarına ve finans kuruluşlarına sattılar. Lehman Brothers iflas edince, Avrupa'nın trilyonlarca doları Amerika'da kaldı.
Euro'nun rezerv para olarak, Dolar'a alternatif olma özelliği sonlandı.
Dolar basan bankerler, "dolara zarar verecek" her türlü eylemi, cezalandırıcı politikaları uyguluyor. Onlar için, savaş dahi bir seçenektir.
Yakın tarihte gerçekleşen bir kaç olay örnek olarak verilebilir.
-Saddam ve Kaddafi "Dolara alternatif, altına dayalı yeni bir uluslararası para" peşindeydiler. İkisi de yok edildi.
-Dünyanın en büyük petrol yatağına sahip Venezüela, bankerlerin hışmına uğradı. Başı dertten kurtulmuyor. Venezüela ahalisi, açlık yüzünden komşusu Kolombiya'ya göçüyor.
-İran "altın karşılığı Yen üzerinden düzenlenmiş petrol kontratlarını" Şangay Borsası'ndan satın aldı. Hemen hedef durumuna düştü.
-Türkiye İran'dan TL ile petrol alıyordu. Aracı Halk Bankası'nın başına çorap örüldü. Zavallı Müdür Hakan Atilla suçsuz yere ABD'de yargılandı ve mahkum edildi.
- Türkiye ulusal paralar ile ticaret yapmak istiyor. Çin, Rusya ve İran ile anlaşmalar yapıyor. Bu durum, Türkiye'yi Dolar basan bankerlerin hedefi durumuna getiriyor.
Türkiye, uluslararası ilişkilerde "dengenin dengeleyicisi" pozisyonunda bulunuyor. Amerika Türkiye'den vazgeçemiyor. Vazgeçemediği için Türkiye'ye "finans piyasası" kanalından uyarı ateşi yaptılar. Tahvil piyasasını kullandılar. Faizler ve kurlar aşırı arttı. Bu uyarı ateşi üzerine, Türk yöneticiler Amerika'ya gitmek zorunda kaldı. Sözle yetinilmediği anlaşılıyor. Zira, Türkiye'nin ekonomi politikasını denetleyecek, McKinsey Company adlı Amerikalı kuruma yetki verildiği görülüyor.
Bankerler, Dünya'yı ateşe atmaya hazır bekliyor. Çok dikkat etmemiz gerekiyor.