Hazine ve Maliye Bakanlığı akaryakıt zamlarına ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.
Diyor ki: "Akaryakıt ürünlerindeki ÖTV iki sebeple arttırılmıştır. Depremin yol açtığı ilave maliyetlerin bütçe üzerindeki etkisini bir miktar azaltmak hedeflenmiştir."
Şimdi...
1999 yılında yaşanan Gölcük Depremi'nden sonra dönemin (57'nci ANASOL-M Hükümeti) Başbakanı merhum Bülent Ecevit ve dönemin Başbakan yardımcıları MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz yeni bir vergilendirme sistemi çıkarmıştı.
Deprem Vergisi veya diğer adıyla Özel İletişim Vergisi.
Kasım 1999'da uygulanmaya başlandı. Sistem kablo tv, mobil aramalar ve mesajlaşmaya uygulanmaya başlandı. 4481 sayılı yasayla gelir, taşıt, emlak, özel haberleşme ve özel işlemler üzerinden de alınmaya başlandı. 2003'te vergi uygulamalarının çoğu kaldırıldı, ancak Özel İletişim Vergisi kalıcı hale getirildi. Bu vergi özel haberleşme için yüzde 7.5 iken 2021'de kararname ile yüzde 10'a yükseltildi hatta 2022 yılı Aralık ayında yeniden arttırıldı.
Bu verginin en önemli amacı, telekomünikasyon ve binaları depreme dayanıklı hale getirmekti.
İlk olarak Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) çeşitli lojistik merkezler kurdu. 2012 yılında hükümet, binaları depreme dayanıklı hale getirmek için güçlendirmeyi amaçlayan yeni bir plan duyurdu. 2011 yılında Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yani bugünkü Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek vergi parasının çeşitli ulaşım ve tarım projeleri için kullanıldığını açıkladı. Hatta Cumhuriyet Halk Partisi, hükümetin bu parayı inşaat projelerini finanse etmek için kullandığını dahi iddia etmişti.
Dolayısıyla depremlerde meydana gelen ilave maliyetlerin karşılanması için vatandaş zaten 24 yıldır vergi ödüyor. Haliyle akaryakıttaki ÖTV oranlarının deprem maliyetleri gerekçesiyle arttırılmasının çok da doğru bir karar olmadığı ortaya çıkıyor.
İkinci gerekçe olarak da petrol fiyatları ve döviz kurlarındaki artış gerekçe gösteriliyor.
Hemen göz atalım:
Bugün 17 Temmuz 2023
Saat 11:00 itibarı ile Brent Petrol Varil fiyatı 78.7 Dolar. Biz, Brent Petrol Varil fiyatının 110-120 Dolar seviyelerine çıktığı günleri de gördük. Benzinin litre fiyatı 8 küsür liralardan 3 kat artarak bir hafta içinde tıpkı bugünkü seviyelere yükselmişti.
Yine aynı tarih ve saat itibarı ile 1 ABD Doları 26.2 TL, 1 Euro 29.5 TL'den işlem görüyor. Döviz kurlarındaki artışın da, Brent Petrol Varil fiyatlarındaki artışın da sebebi vatandaş değil. Hele hele Türk Lirası'nın Dolar ve Euro karşısında değer kaybetmesi, tamamen ekonomi yönetiminin yönetip-yönetememesiyle alakalı bir durum. Yani vatandaşı hiç ilgilendirmiyor. Vatandaş, burada sadece seçme hakkını kullandı.
Üçüncü olarak Hazine ve Maliye Bakanlığı diyor ki; "Bu ürünlerin ithal ürünler olması sebebiyle dolaylı olarak cari açığı kontrol altına almaya da destek verecektir."
Peki cari açık nedir?
Bir ülkenin ithal ettiği malların, ihraç ettiği mallardan daha fazla olma durumuna cari açık deniyor. Çok basit haliyle de, üretimden daha çok tüketimin daha yüksek seviyelere çıkmasıyla oluşan gelir kaybıdır cari açık.
Peki nasıl kapanır? Yurtdışından almak yerine, kendi ülkemizde ürettiklerimizi yurtdışına satar ve sattıklarımız da yurtdışından aldıklarımızdan fazla olursa cari açık kapanmış olur. Cari açık kapandığı andan itibaren de ülke ekonomik olarak çok daha güçlü hale gelir.
Peki bu vatandaşın kabahati mi?
Elbette değil...
Bakanlık açıklamanın son kısımlarında da şöyle diyor:
"Yapılan artışa rağmen ülkemiz halen benzinde de motorinde de Avrupa'da en ucuz 4. ülke konumundadır"
Bu açıklama da, pek doğru değil. Biraz yanıltmaca, biraz da geçiştirmecilik var gibi görünüyor. Avrupa'da en ucuz 4. ülke olabiliriz, ama günlük kazanç yani vatandaşın alım gücü noktasında bütün Avrupa ülkeleri arasında kesinlikle son sıralardayız.
Şöyle:
Bakın Amerika Birleşik Devletleri'nde çalışan bir yakınımın bizzat tanımıyla belirtmek istiyorum.
ABD'de ağaç sanayiinde faaliyet gösteren fabrikada çalışan bir işçi, günlük 200 ABD Doları kazanıyor. ABD'de benzin Türkiye'deki gibi litre birimiyle değil, galon birimiyle satılıyor. Yani onlar 10 litre 40 litre değil, 10 galon 40 galon şeklinde akaryakıt alıyorlar. 1 Galon da ortalama 3.7 litreye denk geliyor. Biz yine de litre bazında örnekleme yapalım.
Bugün itibarı ile ABD'de bir litre benzin 0.94 Dolar, yani 1 Dolar bile değil sadece 94 sent. 40 litrelik bir depoya sahip aracın deposu ortalama 40-45 dolara doluyor.
Hadi 45 Dolar diyelim. Adamın günlük kazancı 200 Dolar. Geriye 155 Dolar'ı kalıyor. Orta sınıf bir restoranda öğle yemeği yese, ortalama 20 Dolar ödüyor. Geriye 135 Dolar'ı kalıyor. 35 Dolar'ını da evine market vs alışverişi yapsa, geriye günlük 100 Dolar'ı kalıyor. Yani aylık gelirleri en az 5-6 bin dolara denk geliyor.
Bu rakamı Türk Lirası'na vurduğumuz zaman ne yapıyor biliyor musunuz?
En az 130 bin Türk Lirası. Türkiye koşulları için böylesi bir geliri düşünmek pek de mümkün değil gibi görünüyor. Ancak bu sadece ABD için geçerli değil, Avrupa ülkeleri için de benzer durum söz konusu. ABD'de benzinin litresi 0.94 Dolar, Almanya'da örneğin 1.9 Dolar, ama günlük gelirleri 150-200 Dolar veya Euro.
Türkiye'de çalışan asgari ücretli bir işçinin günlük kazancı ise 380-400 TL. 40 litrelik bir depo benzin alsa, bugün 1300 TL'den fazla yapıyor. Yani, 3-3.5 günlük kazancının tamamını vermiş oluyor. Geriye hiç parası kalmıyor. Bu yüzden ÖTV artışıyla akaryakıt fiyatlarını yükseltmek, vatandaşın alım gücünü düşürmek Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın bu açıklamasını hiç de haklı göstermiyor. Çünkü akaryakıt fiyatlarındaki en ufak artış, en başta nakliye hizmetlerinin kullanıldığı bütün sektör ve tüm kalemlerini de doğrudan etkiliyor.
Dolayısıyla böylesi çok basit yöntemlerle ülke ekonomisini yönetmek için Oxford'da, California'da, Harvard'da, Stanford'da daha sayayım mı?
Cornell'da, Boston'da, Cambridge'de, Yale'de gelelim Türkiye'ye. Hacettepe'de, ODTÜ'de, Koç'ta, İTÜ'de, Boğaziçi'nde okumaya diploma almaya, doktora yapmaya falan gerek yok.
Lise mezunu herhangi bir insan bile, sadece vergi oranlarını arttırarak hazinenin gelir elde etmesini pek tabi sağlayabilir. Önemli olan, okuduğunuz okulların hatrına, o ülkenin vatandaşlarının belini bükmeden, cebini sarsmadan, günlük yaşamından ödün verdirtmeden ülke ekonomisine gelir elde edilmesini sağlamaktır.
Eğer o diplomaların sahibi bir insan, lise mezunundan eğitim ve tecrübe anlamında farklı ise işte o farkı asıl burada ortaya çıkarmalı...