Boğaziçi Üniversitesi'nin rektörlük binasının bulunduğu ve öğrencilerin bir aydır protesto için çeşitli etkinlikler düzenlediği Güney Kampüs'e en sonunda polis girdi, oturma eylemi yapan öğrencilere müdahale edildi.
Bana göre de, olması gereken buydu zaten.
Öyle hemen tepki göstermeyin! Bence sonuna kadar okuyun. Şimdi bu konuya giriş yapmadan önce, bu Boğaziçili bazı öğrenciler 'rektör protestosu' yapıyorlar ya, haliyle Prof.Dr.Melih Bulu'dan önce ilk olarak şuna baktım.
Ya bu adam kim? Önceki rektörler kimdi? Neden protesto ediyorlar?
2004-2008 yılları arasında görev yapan Prof.Dr.Ayşe Soysal. İstanbullu, Boğaziçi mezunu. 2008-2012 yılları arasında görev yapan Prof.Dr.Kadri Özçaldıran. İzmirli, ODTÜ mezunu. 2012-2016 yılları arasında görev yapan Prof.Dr.Gülay Berberoğlu. İstanbullu, Boğaziçi mezunu. 2016-2021 yılları arasında görev yapan ve bir önceki isim olan Prof.Dr.Mehmed Özkan Eskişehirli, yine Boğaziçi mezunu.
Son olarak şimdiki rektöre baktım. Prof.Dr.Melih Bulu'nun sayfasına ulaştım. Kendisi Kırıkkaleli, tıpkı eski rektörlerden Prof.Dr.Kadri Özçaldıran gibi de ODTÜ mezunu.
Yani ODTÜ bu. Öyle kıytırık bir üniversite değil ki!
Üstelik, sunuş sayfasının girişine de şöyle bir not düşmüş: "Hayatımın en güzel sekiz yılını geçirdiğim Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanmam vesilesi ile hepinizi sevgiyle selamlıyorum." Demek ki, Boğaziçi geçmişi de var. Gençliğinde sosyal demokrat bir dönem yaşamış, güleryüzlü, dinamik, genç de bir rektör. Öyle aksakallı falan da değil. Haliyle genç olan, gençlerin dilinden de anlar diye düşünüyorum.
Şimdi...
Bir üniversiteye bir öğrenci asıl ne için gider? Bir eğitim, iki meslek, üç kariyer.
Var mı başka bir amaç? Yok.
Dört; kız tavlamak için diyenler de olabilir :) Zengin-yakışıklı koca adayı bulmak için diyenler de. Yok yok şaka! Espri, ama olabilir yani. O zihniyeti de, hiç kimse boşu boşuna yok saymasın değil mi? Var yani.
Ee şimdi bakıyorum, öğrencide siyaset var. Eylemlilik var, her koşulda her türlü otoriteyi reddetmeyi misyon edinmiş anarşist bir ruh var. İsyan var, direniş var, başkaldırı var. Yani eğitim, meslek ve kariyer dışında hepsi var.
Yahu size ne rektör kim olmuş, kim atanmış?
Elbette herkes gibi O'nun da bir siyasi görüşü-duruşu vardır. O'nun da bir siyasi tercihi vardır, ama aradaki fark şu. Adam ODTÜ'den mezun olmuş. Eğitim, meslek ve kariyer anlamında ne varsa yemiş, içmiş, bitirmiş.
ODTÜ'lü yani...
Meşhur Vikipedi'den baktım. Prof.Dr.Melih Bulu kimdir?
Bir paragrafında şöyle diyor: "Siyasete ODTÜ'de öğrenci iken Sosyaldemokrat Halkçı Parti'de başlayan Bulu, sonrasında Liberal Demokrat Parti gençlik teşkilatı başkanlığı yaptı. 2002'de, Adalet ve Kalkınma Partisi Sarıyer İlçe Teşkilatının kurulmasında görev aldı. Partinin il yönetiminde, ekonomiden sorumlu İstanbul il başkan yardımcılığı yaptı. 2009 yerel seçimlerinde Ataşehir belediye başkanlığı için AK Parti'den aday adayı oldu. Haziran 2015 genel seçimlerinde ise yine aynı partiden İstanbul 1. bölge milletvekili aday adayı oldu."
Şimdi de Boğaziçi Üniversitesi Rektörü kendisi.
Ha hoca ODTÜ zamanlarındaki gibi sosyal demokrat kalsaydı kimsenin çıtı çıkmayacaktı, ama 2015'te AK Parti'den milletvekili aday adayı oldu, seçilemedi. Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atandı, vay efendim yandı gülüm keten helva öyle mi?
Bakın bu iş öyle rektör-mektör meselesi değil. Bu iş baştan sona siyaset kokuyor. Birileri üniversiteli deli fişekleri fena fişekliyor. Salıyor kampüsün içine meydana. O birileri de, bunların üzerinden Twitter'da "#AşağıBakmayacağız" tagı atıp, yaşananlar üzerinden siyasi rant elde etmeye çalışıyor. Yani o öğrencilerin sırtından, kendine politik malzeme ediniyor. Üstelik o tweetleri de belki kahvesini, belki içkisini yudumlayarak, sıcak odasından, belki de İstanbul'da boğaz manzaralı evinin bir köşesinden atıyor.
Peki o üniversiteli deli fişekler? Hani "Üniversiteler bizimdir, zorbalıklara boyun eğmeyeceğiz" diyen gençlik nerede? Güvenlik güçlerinin ikazlarına uymadıkları, hatta direndikleri ve karşı geldikleri için ya kampüste soğukta tir tir titriyor, ya da emniyette gözaltında...
Yahu gençler... Siz aklınızı peynir ekmekle mi yediniz? Zorbalığı siz yapıyorsunuz! Ne güzel çalışıp, çabalayıp Boğaziçi gibi bir üniversiteye girebilmişsiniz. Okumaya, mezun olmaya, memlekete, millete, hadi geçtim hepsini bir kenara koydum. Ailenize, sevdiklerinize faydalı birer birey olmaya çalışsanız ya?
Sizin ne işiniz olur rektörle?
On binin üzerinde lisans, üç binin üzerinde lisansüstü, 2 binin üzerinde hazırlık öğrencisi var bu üniversitede. Kaçınız rektörü her gün görüyorsunuz?
Bakın çok basit bir örnek vereyim. 16 bin nüfuslu bir üniversitede, bir öğrencinin rektörü görebilme ihtimali, aynı nüfusa sahip bir askeri birlikte vazifeli erin, orgenerali görebilme ihtimaliyle aynı.
Bilmem kaç tane fakülte, bilmem kaç enstitü-bölüm ve bunların hepsinde okuyan öğrenci var.
Ondan önce araştırma-öğretim görevlisi var, öğretim üyesi var. Bölüm başkanları var, müdürler var. Dekanlar var. Rektör yardımcıları var. En son bu adam...
Ne yani? Rektör ne?
"Vay efendim! İktidar O ismi atadı. İşte üniversitemizde kadrolaşıyor."
Ee adı üstünde, iktidar! Nerede, kiminle çalışmak isterse, onunla çalışır. Daha dün Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkanı Ordulu Canan Kaftancıoğlu'nun yardımcısı Özgür Nas, İBB'ye işçi alırken kendi partililerine torpili nasıl yaptıklarını anlatmadı mı?
Sosyal medya uzmanı üniversiteliler? Siz bu ses kaydını dinlemediniz mi?
Demek ki neymiş? İşbaşında olan herkes, kendi ekibiyle çalışırmış.
Analara, babalara yazık. Ha bunların içinden "Benim çocuğum haklı. Hakkını savunuyor" diyenler de çıkabilir belki saygı duyarım, ama ben olsam bir an önce Boğaziçi Üniversitesi'nden mezun olmaya bakar, elime kapı gibi diplomamı, mesleğimi, işimi, kariyerimi alır. Hayat yoluma devam ederim.
Siz Boğaziçi müzikallerini, asıl Boğaziçi Caz Korosu'na bırakın. Bu Aram Gözbek ve ekibinin işi. Üstelik koro şefi, sanat yönetmeni, müzisyen, besteci. Yani, meslek sahibi.
Enterasandır...
O bile Boğaziçi Üniversitesi'ni bırakmış.
Önce Yıldız Teknik, sonra da Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'ne geçmiş.
Son olarak...
Bakın, büyük önder Atatürk şöyle demiş:
Bir; "Eğitimdir ki bir milleti; ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder."
İki; "Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunu düşünerek, ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz."
Gençler...
Bir; esaret ve sefaleti yaşamayın. Herşey sizin; gençlerin. Bugünün gençleri yarının yaşlılarıdır, sonra yine herşey gençlerin. İki; geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığı olun, ona göre çalışın.
İnanın, sizlerden çok şey bekliyoruz...